Lifestyle

Ayşe Kulin – Her Yerde Kan Var

Ayşe Kulin, son romanı Her Yerde Kan Var’da Osmanlı’nın son dönemini anlatmış.

Saray çevresinde geçen romanları, hele de Osmanlı Hanedanı hakkında okumaktan normalde hoşlanmam. Fakat yaşına rağmen üretken kalmayı başaran Ayşe Kulin’e saygımdan bu kitabı sepete ekledim.

2 gecede biten ve bence çok iyi yazılmış bir kitap, detaylar aşağıda.

ayşe kulin son romanı

Spoiler vermesem ne olacak, Osmanlı Tarihi bilinmeyen bir şey değil. Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilip meşrutiyet hayalleri ile yanıp tutuşan Sultan 5. Murat’ın tahta getirildiğini zaten biliyoruz. Hadi bu padişahların akıbetlerini yazmayayım, olur da bilmeyen vardır.

Ayşe Kulin kitabında bu olayların arka planında sarayda olup biteni, gerek 5. Murat’ın gerekse çevresinde yaşayanların ağzından kısım kısım anlatmış. Olayların ilerleyişi sırasında hangi bölümün kimin ağzından anlatılacağı, kimin olayların ne kadarına vakıf olduğu kısmı bence çok ustaca kurgulanmış. Bu özelliği ile Ayşe Kulin’in yazarlığı bende bir kez daha hayranlık uyandırdı.

Kitabın dili

Dönem kitabı ve dönem kitabı olmakla da kalmayıp saray ağzı ile yazılmış. En arkada yabancı kelimeler için bir sözlük var. Ancak buna gerek bile yok çünkü cümlelerin akışı içinde o kelimeler zaten anlaşılıyor. Yaşımın da elvermesi (40) nedeniyle ben sözlüğe bakmadan çok rahat okudum.

Bunun dışında; konuşmalar, yakarışlar, haykırışlar, niyazlar, gülüşmeler ve daha çok ağlaşmalar o kadar içten ki… Sanki Ayşe Kulin o döneme gerçekten gitmiş. Görünmez olup saray saray, oda oda gezmiş, olan bitene kulak kabartmış, olduğu gibi de yazmış… Bu romanda, insanların hislerinin okuyucuya aktarılabilmesi konusunu da çook başarılı buldum.

Konu

Çeşitli platformlarda bu kitapta anlatılanlar hakkında bir takım tartışmalara rastladım, yalanlamalar olduğunu gördüm. İnsanımız tarih gerçeklerini romanlarda aramamayı ne zaman öğrenecek acaba? Yahu adı üstünde ROMAN bu! Kurgu! Tarih ansiklopedisi değil…

ayşe kulin her yerde kan var

Kayserili Ahmet Paşa konusunu anlayamadım:

Kitabın başında kendisinden hiç bahsedilmeyip sona doğru ortaya çıkıyor.

Abdülaziz’in tahttan indirilmesini 4 kişi ayarlamış denilen romanda 5. kişinin sonradan çıkması dikkatimi çekti. Geri dönüp bölümler boyunca 4 kişiden bahsedildiğini tekrar tekrar okudum. Özellikle 5. kişinin adı Kayserili Ahmet Paşa olduğu için dikkatimi çekti. Bu isim kitabın başka yerinde geçmiş olsaydı mutlaka dikkatimi yine çekerdi. Çünkü her gün geçtiğim cadde, Çanakkale’nin sahil yolu Kayserili Ahmet Paşa Caddesi adını taşıyor. Buna rağmen kesinlikle kitabın gidişatını ya da sürpriz bir şekilde biten sonunu etkileyen bir unsur değil.

Bu kadar iyi kurgulanmış bir kitapta yazarın bu kişiden sonradan bahsetmesinde mutlaka bir sebep vardır. Muhtemelen ben anlayamadım. Okuyanların bu konudaki görüşünü özellikle merak ediyorum, lütfen sayfanın altından yorum bırakır mısınız?

Bir de söylemeden edemeyeceğim: Kitapların marketlerde satılmasından nefret ediyorum. Her ne kadar daha çok okuyucuya ulaşmak adına yazarların hoşuna gitse de… Yayınevlerinin satışları arttırmak adına geçerli bir taktiği olsa da… Bir defa bir kitabı market rafında görünce değeri anında düşüyor benim için. Hiç alıp da okuyasım gelmiyor. Sanki hiç emek verilmemiş çok basit, ucuz bir işmiş; okumak zaman kaybı olacakmış hissine kapılıyorum.

Halbuki bakın bu roman kapı gibi roman, çok da iyi yazılmış. Gayet de okunası. Yazıktır, değerini bulsun! Umutsuz ev kadınları için yazılmış 3. sınıf aşk romanlarının değil, kendine yakışan kitapların arasında dursun.

Son olarak, muhtemelen burayı hiç görmeyecek ama ben yine de yazara seslenmek istiyorum:

Sevgili Ayşe Kulin, buradan bir kez daha bu şahane kitabınız için sizi tebrik ediyor ve külliyatınızın uzun yıllar boyunca çok çok daha zenginleşmesini diliyorum. Saygılarımla…

Her Yerde Kan Var’ı siz de okumak isterseniz…

Sitemizdeki diğer kitap tavsiye ve yorumlarını okumak isterseniz…

Ayşe Kulin Anekdot

Aslında yazı yukarıda bitiyor. Ama kendisi için bir gün, bir yazı yazar mıyız bilemiyorum. Onun için sosyal medyada paylaşılan ve yazarın Müjdat Gezen ‘e hitaben yazmış olduğu yazıya da burada yer vermek istedim.

Ayşe Kulin tarafından yazılan mektup:

Sevgili Müjdat,

Seni seviyorum.

Bu mektubu sana Engin’den gizli yazıyorum çünkü o beni sadece ona âşığım zannediyor. Oysa ben babama benzeyen tüm insanları, elimde olmadan hep çok sevdim. Yani, böyle ayran gönüllü olmamın sebebi babamdır. Ben küçük bir çocukken, babam bana kim olursa olsun, hangi ırktan, dinden, ülkeden, şehirden, köyden gelirse gelsin, her insanın öncelikle “İyi İnsan” olması gerektiğini öğretti. Bu öğretiyi o kadar ciddiye almışım ki, merhametli, alçakgönüllü, adalet duygusuna sahip, yüce yürekli, kendilerini başkalarının yerine koyabilme hasletine sahip insanlara elimde olmadan aşk besliyorum.

Sonra yine babamın öğretilerinden yola çıkarak, bakıyorum, bu iyi insanlar, akıllılar mı, düşünmeyi, sorgulamayı, araştırmayı, kendilerini geliştirmeyi biliyorlar mı diye? Babam bana demişti ki ayrıca, komşun açken tok yatma. Kendine yetenin dışındaki varlıklarınla senin kadar şanslı olmayanlara hep yardım et. Bu yardımı kimseye duyurmadan, hele yardımcı olduğun kişilerin gözüne sokmadan yap çünkü Kibir en büyük günahtır. Mert ol, yalana hiç başvurma. Vefa duygunu hiç kaybetme ki, seni yetiştiren insanlara da, kurumlara da, vatanına da hayrın dokunsun. Ve, cehalet tehlikelidir, bilginin hep peşinde ol ve bilgini hep güncelle. İçinde yaşadığın doğaya da saygılı ol. Nehirleri, denizleri kirletme, dalları kırma, unutma ki bu dünya da senin evin.

Hiç unutmadığım bir nasihatı da sanatla ilgiliydi. Allah her kuluna o özel yeteneği vermeyebilir, sanat dallarından herhangi birini icra edecek yeteneğin olmasa da mutlaka hayatında sanata zaman ayır ve sanatçıları baş tacı et çünkü onlar Tanrı’nın özel kullarıdır, da demişti. Ben seni sahnede ilk kez yetmişli yıllarda gördüm, Müjdat. Bir tiyatroda oyundan önce, sahneye zebra desenli giysinin içinde pür ciddiyet çıktın, konuştun ve sahneden çekildiğinde benim gülmekten karın kaslarıma ağrılar girmişti. Müdavimlerinden biriydim artık.

Aradan geçen onca yıl sonra rahmetli Talat Halman Hoca bizi UNICEF’in çatısı altında buluşturdu. Seninle sahnelerin dışında İyi Niyet Elçileri olarak çalışmaya başlayınca, küçücük bir çocukken babamın yüreğime kazıdığı hasletlerin hepsine sahip olduğunu, onun bana ideal insan olarak çizdiği resme tıpatıp uyduğunu gördüm. Sen sadece üstün yetenekli bir sanatçı değil, yüce gönüllü, kendinden önce başkalarını düşünen, çalışkan, vefakâr, tertemiz bir insandın, sevgili arkadaşım. Ben seni nasıl sevmem! Senin aracılığınla, ülkemin senin gibi yüksek vasıflı ve bir o kadar da özgür ruhlu ve mert sanatçılarına yeni bir yılın eşiğinde en içten dileklerimi, saygı ve selamlarımı yolluyorum. Yeni yılda her sizin şey gönlünüzce olsun!

Mektubun arkasından gelen açıklama:

Yazının yayınlanmasını takiben; Gülriz Sururi tarafından yazıldığına dair söylentiler çıkmış, Ayşe Kulin bu söylentilere aşağıdaki paylaşımı ile açıklık getirmiştir.

“Sevgili Cumhuriyet Okurları, 1 Ocak Salı günü Cumhuriyet Gazetesinin ikinci sayfasında Müjdat Gezen için yazdığım ‘Bu BİR AŞK MEKTUBUDUR’ adlı yazı, iki gündür sosyal medyada aramızdan ne yazık ki ayrılmış olan Gülriz Sururi’den Müjdat’a gönderilmiş bir mektup olarak yayımlanmaktadır.

Yanlışlığın eşlerimizin her ikisinin de adının Engin olmasından ve benim, ‘Bu mektubu sana Engin’den gizli yazıyorum çünkü o beni sadece ona âşığım zannediyor’ ifademden kaynaklandığını tahmin ederek, okurlarıma açıklama yapma gereğini duydum. Cumhuriyet’te yayımlanan yazı bana aittir ama bir gün önce ben o yazıyı kaleme alırken Sevgili Gülriz hayatta olaydı, yazımın altına imzalarımızı birlikte atardık, çünkü Müjdat Gezen’i yakından tanıma şansını elde etmiş olan herkes eminim benimle aynı fikirdedir. Ayşe Kulin”

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Yorum yaz | Görüntüle

Başa dön tuşu