Lifestyle

Film Tavsiyesi: Son Yolculuk

Bu yazımda, en beğendiğim filmler arasında ilk 10’a girecek bir film tavsiye etmek istiyorum.

Konusunun hüzünlü olabileceğini düşündüğüm için kendim uzun süre ertelemiştim ancak aslında yaşama sevinci veren Son Yolculuk filmini, özellikle bu karamsar günlerde mutlaka izlemelisiniz.

Motosikletin filmin ana karakterlerinden biri olduğu bu film, motorcu dostlarımın daha da çok hoşuna gidecektir.

Filmin konusu:

Ben (Joshua Jackson) 3 ay sonra düğünü olan ve kendini gayet sağlıklı hisseden genç bir öğretmendir.

Bir gün, ne kadar iyi hissetse de aslında agresif bir kanser türünün son evresinde olduğunu öğrenir. Kötü haberi veren doktorun odasından dışarı çıktığında, kabustan kaçmak istercesine koşmaya başlar.

Nefesi kesilip de durmak zorunda kaldığı yer, gözleri iyi görmediği için artık süremediği, bugün klasikler arasına giren, Norton Motosikletini satmak zorunda kalan yaşlı bir adamın mekanının önüdür. Yaşlı adam motorla bir tur atması için Ben’e ısrar eder. Nişanlısı güvenli bulmadığı için bir kaç senedir motor sürmeyen Ben, turdan gözleri ışıl ışıl döner ve motoru satın alır.

Motosiklet Konulu film tavsiyesi son yolculuk
Motosiklet konulu film tavsiyesi

Nişanlısının tüm ısrarına rağmen hemen tedavi olmaya başlamayıp 2 günlüğüne bir motor yolculuğuna çıkar ve bundan sonra karşısına çıkan işaretler ve tesadüflere göre hareket etmeye başlar. Peşinden gittiği bu işaretler, O’nu, Kanada’yı doğudan batıya boydan boya geçmeye itecek ve yolculuk beklediğinden çok daha uzun sürecektir.

Hayatta karşısına çıkan insanlar bir şekilde ona iyi gelir. Aynı şekilde kendisi de o insanların hayatında çok iyi yönde sürprizlere yol açar. Hayat öyle tesadüflerle doludur ki, ıssızlığın ortasında motoru (kötü benzin yüzünden) arızalanıp da kaldığında “NEDEN?!” diye bağırdığı ve aslında motorun değil, hastalığının hesabını sorduğu anda bile, bazı cevap ve yönlendirmelere rastlar.

Çabalamak, araştırmak, bulmak ve teslim alınmamak için.

Alfred Tennyson

Film ne mesaj veriyor?

Filmin sonunda ne olduğunu, Ben’in %10’luk iyileşme şansını yakalayıp yakalayamadığını elbette söylemeyeceğim. Ama net biçimde bilinmesi gereken, Ben, bu yolculukta öyle güzellikler yaşıyor ki, sonunda başına ne geleceği izlerken umurumda bile olmadı.

Ağlayarak izleyeceğim bir film olmasını beklerken, ayağa kalkıp yaşamak için yeniden motive oldum. Yaşamak derken…

Hani şu otomatik pilotta yaptığımız ve aslında yapmayı isteyip istemediğimizi hiç düşünmediğimiz işlerden ve keyif almadığımız anlardan bahsetmiyorum.

Gerçekten yaşamak… Yaşamanın büyüsünü anlamak…

Filmdeki gibi bir maceraya çıkmak, uzaklara gitmek, bulutlara bakmak, bir ağacın büyüklüğü karşısında saygı duymak, buz gibi sulara atlamak…

Ya da… bizim büyülü sahnelerimiz illa ki bu filmdeki sahneler gibi olmak zorunda değil.

Çay içerken durup tadını düşünmek, yolda gördüğümüz köpeğin başını okşamak ya da sevdiğimiz birinin varlığı için şükretmek.

En önemlisi de; içinde bulunduğumuz durumların, olmak zorunda hissettiklerimiz mi yoksa gerçekten gönlümüzden geçenler mi olduğunu değerlendirmek.

Hayat öyle kısa ki… Film bitişinde bize yöneltilen sorular, anahtar niteliğinde:

“Eğer yaşamak için bir gününüz, bir haftanız, bir ayınız olduğunu öğrenseydiniz ne yapardınız?

Hangi cankurtaran botuna binerdiniz?

Ne sırlar anlatırdınız?

Hangi grubu izlerdiniz?

Sevdiğinizi kime ilan ederdiniz?

Hangi dileğinizi yapmak isterdiniz?

Bir kahve içmek için hangi egzotik şehre uçmak isterdiniz?

Hangi kitabı yazardınız?”

Filmin artıları:

Film, özellikle doğa ve yol sevenler için muhteşem bir görsellik sunuyor. Ben Kanada’yı geçerken, biz de ülkenin farklı coğrafi özellikteki yerlerini görüyoruz.

motosikletli film
Filmin gizli kahramanlarından Kanada manzarası

Motosikletli sahneler, iki tekere aşık herkesi mutlu edecek güzellikte. Gerçi, motorun, derinliği belirsiz su dolu bir çukura boşu boşuna daldırılıp çıkarıldığı bir sahne beni rahatsız etti ama, geneli oldukça iyiydi.

Özellikle 52. dakikadan itibaren Ben’in motoru ile yol aldığı dağlar, virajlar öyle güzeldi ki… O manzaranın içinde, ölsem gam yemem, dedim. (Haritada görmek isteyenler için: Banff Milli Parkı)

Bir sürücü olmayıp sadece artçı kaldığım halde derhal eşimi örgütleyip yollara düşmek istedim. Gerçekten ne için yaşıyoruz ki? Yaşamak için neyi bekliyoruz ki?

Son Yolculuk Film Künyesi:

Orjinal adı: One Week

Süre: 94dk.

Tür: Dram, Macera

Senarist: Michael McGowan

Yönetmen: Michael McGowan

Yapımı: 2008 – Kanada

Son Yolculuk Oyuncuları:

  • Joshua Jackson
  • Liane Balaban
  • 1973 Norton Commando 850*
  • Kanada

IMDB Rating: 7.0

*Norton Commando, sadece 1967-77 yılları arasında üretilmiştir.

film tavsiyesi
Norton 850 Commando

Son Yolculuk Fragman

Motosiklet Konulu Film Tavsiyesi Son Yolculuk Resmi Fragman

XY ilave yazısı:

Manzaralar konusunda eşime katılıyorum. Diğer tüm konularda da 🙂

İşin şakası bir yana, motosiklet sever herhangi birinin (sürücü veya artçı) sırf manzaralar için bile izleyebileceği bir film. Özellikle motosikletli gezginlerin; kendini o yollarda sürerken hayal etmeyeceğini düşünemiyorum.
Muhtemelen Amerika veya Kanada’daki motosikletçilerin bir kısmı filmden sonra, gördükleri yerlerin en azından bir kısmını ziyaret etmişlerdir.

Kahramanımız Ben, bu seyahat sırasında büyük ebatlı mimari anıtları heykelleri vs geziyor ve fotoğraflıyor. Bu noktada zaman zaman Kanada Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan önemli bir destek aldığı hissiyatı uyandı bende. Yani, maceraya dahil edilen başka bir konu olsa, belki biraz daha iyi olabilirdi gibi geldi.

Kendimize bir konu belirleyip de yola çıksak, benim tercihim ne olurdu diye düşündüm. Osman Kromer için bu konu Çepeçevre Türkiye’ydi mesela.

Muhtemel tercihim kale ve şatolar olurdu sanıyorum. Belki az da olsa bir kısmını gördüğüm için kolaya kaçmak istemiş olabilirim. Ya da gördüklerimin bir kısmının gerçekten etkileyici güzellikte olmasındandır. Sebebini bilmiyorum.

Şurdan Malbork‘a (Polonya) veya Neuschwanstein‘a (Almanya) bir de motorla gitsek fena mı olurdu?

Balıkçılar Burcu’ndan Budapeşte manzarasına bir de motorumuzla baksak…

Şimdi mi? Gidiyor muyuz? 🙂

Notun notu:

Bu filmden hemen önce izlediğim “Er ist wieder da” (Bak kim döndü – 2015) ana fikir olarak “Don’t Look Up” filmine benziyordu. Aynı Cassanda’nın laneti durumu onda da var. Onu da, o yazıya ekleyeyim. 🙂

Bir başka “çok iyi” film tavsiyesi için…

Diğer sinema yazılarımızı okumak için

Motosiklet yazılarımız için…

Gezi yazılarımız için…

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Yorum yaz | Görüntüle

Başa dön tuşu

Dengeliyorum sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et