Para kazanma yolları ve yeni çalışma anlayışı
1981 doğumlu, Y kuşağının ilk bireylerinden olan ve 1997’den beri küçük büyük çeşitli işlerde çalışıp para kazanan biri olarak, gözlemlerimi anlattım ve yeni para kazanma yollarını sizin için araştırdım.
Bizden önce
Bizim anneanne dedelerimiz zamanında mesleğe sadakat, ömrünü o mesleğe adamış olmakla kalmaz, çocuklarını hatta torunlarını da aynı mesleğe sahip insanlar olacak şekilde yetiştirmekle ölçülürmüş. Özellikle doktor, avukat, öğretmen ailelerde çocukların farklı meslek seçmek istemesi ciddi aile içi çatışmalara sebep olurmuş. İnsanlar daha çok kendi onurları için ve serbest çalışırlar, kurumlardan ziyade mesleki yeminlerine sadık kalırlarmış. O zaman insanlar Doktor İsmet Bey, Hikmet Öğretmen v.b. şekilde tanınırmış. Ekonomik açıdan yetersiz kalacak hastalara doktorlar ücretsiz bakar, öğretmenler durumu olmayan öğrencilerin okul ihtiyacını cebinden karşılarmış.
Sonra anne babalarımızın döneminde kurumsal sadakat ortaya çıkmaya başladı. Herhangi bir kurumda en alttan başlayıp mümkün olan en üst seviyeye kadar yükselmek, girilen aynı firmadan emekli olmak, o firmanın demirbaşı olmak ve asla ihanet etmemek bir onur meselesiydi. Yeri gelir ailelerini ikinci plana atarlar ama her sabah işe, orası 2. evleriymişçesine koşa koşa giderlerdi. Ait olma ihtiyacı, kendini tamamen adamışlığı getirir ve firma adı, sanki firma kendilerininmiş gibi soyadı yerine geçerdi. Örnekse Arçelik’ten Ediz Bey, Eczacıbaşı’ndan Figen Hanım ile görüşülürdü. Üst kadroda olanlar kendi altlarında çalışanları sever, koruyup kollar, mümkün olduğunca maddi yardımlarda bulunurlardı. Alt kadrolar da üstlerine karşı efendilikten asla ödün vermez, daima ceketlerini iliklerlerdi.
Bizim zamanımız
Bizim zamanımızda kendi kariyerine sadakat vardı. Firma değiştire değiştire kariyer basamaklarında en üste tırmanma modası doğdu. Zaten firmalar tazminat tutarınız fazla yükselmeden sizi işten çıkarmaya bakar, maaşınıza zam yapmak yerine sizinle aynı tutarda çalışacak bir yeni başlayanı tercih ederlerdi. Beyaz yakalıların tüm restoran ve kafeleri tek tek ele geçirip arkadaş gruplarının mekanlara bayraklarını diktiği bu dönemlerde kanınızın son damlasına kadar sömürülmek, asla tutmayan kotalarla/hedeflerle mücadele etmek ama canınıza tak ettiği noktada iş mahkemeleriyle firmanın canına okuyup bir ev parasını garantilemek de oldukça sıradandı. Bayram tatillerinde ordular halinde güneye akmak moda oldu, en salaş restoranlar fiyatlarını 3’e 5’e katladı; ekonomi, büyük firmalardan alıp esnafı doyuran bu modern köleler ile canlandı. İsimlerin önüne ünvan kısaltmaları yerine geçen anlamsız harfler eklendi çünkü firmalar motivasyon uğruna her çalışanına mutlaka İngilizce bir ünvan uydurmayı başardı. PMM Aysun Hanım, BMC Gürkan Bey oldular. Bir de bu ünvanlar level level ayrıştı, C grubu olmak en iyisiydi; CEO, CXO, CMO, CSO, CTO, CIO, CFO olabilenler, yaşadı. Bu arada firmalar arası transferler, yeni gelip de yükselme ihtimali olanın ayağını kaydırmalar, bir üst konumdaki personele yalakalık yapıp kuyusunu kazmaya çalışmalar gırla gitti.
Hemen sonra
Bizden sonraki kuşak diyemeyeceğim ama bizden bir 10 yaş küçüklerden itibaren her şey çok hızlı değişmeye başladı.
Melislerle Atakanlarda önce isyankarlık baş gösterdi (keşke sonsuza dek sürseydi). Gençlerimiz bir sektörde 2 hadi en fazla 3 firmanın kazığını yiyince sektör değiştirmeye başladılar. Muhasebecilikten reklamcılığa, pazarlamacılıktan işletmeciliğe geçişler arttı. Halbuki insan aynı çiğ süt emmiş insan olduğundan her sektör birbirinin aynıydı.
Sonra “kendim için çalışırım”cılar başladı. 5-10 sene özel sektör kahrı çektikten sonra işi bırakıp girişimci olanlar; kendi küçük işletmesini açanlar, yoluna bir franchising alarak devam edenler çoğaldı.
Bir kısım insan güneyde küçük bir kasabada kendi toprağını ekip biçerek yaşamayı denedi, beceremedi, planladığı şekilde para kazanmayınca, cebindeki hazır parası da bitince kürkçü dükkanına geri döndü yine aynı belli başlı firmalar arasında iş aradı.
Derken internetten alışveriş çılgınlığı başladı. Acaba bugün kapıdan içeri müşteri girecek mi diye bekleyen esnaf bir anda yüzlerce kişiye paket çıkarttı. Bir sürü kargo şubesi açıldı, vasıflı-vasıfsız kim varsa kurye oldu. Onur sözcüğü belleklerden silindi. Adam gibi internet mağazalarının yanında, “benim neyim eksik” diye sosyal medyadan satış yapmaya kalkanlar sayesinde; vergi kaçırma kadar, resmini gösterdiği ürünün 8. kopyasını gönderme, hesap soran müşteriye bir de küfür etme ayyuka çıktı. Sonuçta kimsenin kimseye güveni kalmadı.
Güvensizlik ve onursuzluk ortamında insanlar yeniden büyük firmalara döndü, “görerek alayım” dedi. Büyük firmalar da boş durmadı, mahalle arasında bile şube açtı. Çok özel bir müşteri kitlesi olmayan butikler, çantacılar, ayakkabıcılar battı. İnsanlar daha ucuza satan zincir marketlerden alışveriş yaptıkça; bakkallar, kırtasiyeler, manavlar battı. Büyükler büyüdü, küçükler yok oldu.
Yeni para kazanma yolları
Şimdi ise oyunlar, PDF’ler, uygulamalar, stock fotoğraflar gibi sanal ürünler ortaya çıktı, ürünler sanal olmakla beraber insanlar bu ürünlere ulaşmak için gerçek paralar ödemeye başladı. Yamaçların ve Nehirlerin bu ürünleri üretmesi için büyük firma olmaları gerekliliği ortadan kalktığı için; para yeniden bireylere geçebilir ve ümit ediyorum ki toplumsal ekonomik denge adına bu durumun faydası olur.
Bu arada artık bireylerin youtube videosu, site içeriği, sosyal medya içeriği gibi minimum maliyetle üretebilecekleri sanal ürünlerden aldıkları reklam gelirleriyle de, büyük firmalardan pay almaları mümkün. Öte yandan gerçek ürünler için para harcanacak yerler yine zincir mağazalar olursa, bu bireysel içerik üreticiler, günümüzün köleleri sayılacak. Sonuçta maaşlı beyaz yakalılardan çok da farkları kalmayacak.
Küçük esnaf dürüstlükten ödün vermez, politikalar da esnafı bitirmek üzerine kurulu olmaktan çıkarsa, belki yeniden bir orta direk doğar. Doğar mı? Yooo. Bu saatten sonra zor. Bu arada, “orta direk” nedir, bilen kaldı mı?
Peki sizce sırada ne var? Bu para kazanma işi nereye doğru evrilecek?
NOT: Bu yazıda verilen isim ve ünvanlar uydurmadır.
Güncelleme 16 Mayıs 2021 by dengeliyorum