LifestyleTech

Dijital Ayak İzi Nasıl Silinir?

Dijital Ayak İzi Nedir?

Gün geçtikte insanlığın sanal ortamda kapladığı yer artıyor. Sosyal medyada bıraktığımız o minicik like’lar bile bir yerlerde saklanıyor ve her gün katlanarak büyüyen dev gibi bir bilgiye dönüşüyor. Bunların hepsi veri merkezlerindeki fiziksel sunucuları (çok büyük kapasiteli bilgisayarlar olarak düşünebilirsin) işgal ediyor. Bu sunucular sürekli çalışmak ve soğutulmak için enerji harcamak zorunda ama iş bununla da bitmiyor. Tıkladığın her sayfa, yaptığın her kaydırma hareketiyle çok fazla enerji harcayan denizaltı kablolarını, anahtarlar ve yönlendiricileri de aktive ediyorsun. İşte internet kullanırken tüketilen bu enerji, dijital ayak izi olarak adlandırılıyor.

dijital ayak izi

Türleri:

İnternette gezindiğin sürece dijital ayak izi büyür. Baktığın sayfalar, sonrasında sana yeni önerilerde bulunacak algoritmalar tarafından işlenmek üzere kaydedilir. Bunlar senin pasif dijital ayak izini oluşturur.

Kendi ürettiğin veya yeniden paylaştığın içerikler, içeriklere yaptığın yorum ya da beğeniler, kaydolduğun e-ticaret siteleri ve benzeri yerlere bıraktığın her bir bilgi ise aktif dijital ayak izindir.

Dijital Ayak izini Neden Küçültmelisin?

Dijital ayak izi yani kullanılan enerjinin çoğu, fosil yakıtlar kullanan güç kaynaklarından gelir.

Bundan uzun zaman önce (2015) yapılan bir araştırma, internet aktivitesinin küresel havacılık endüstrisi kadar karbondioksit emisyonu ile sonuçlandığını göstermişti. Şu anda daha da yaygınlaşan internet kullanımının nerelere vardığını düşünebildiğini tahmin ediyorum.

Ekim 2018 ile Eylül 2019 tarihleri arasında Netflix üzerinden izlenen film ve dizilerin neden olduğu karbondioksit emisyonlarını, otomobil kullanarak yol açtığımız karbondioksit emisyonlarıyla karşılaştıran bir araştırma yapılmıştı. Örneğin 2 saat 4 dakikalık bilimkurgu-korku filmi Bird Box’ın o dönemde 80 milyon kişi tarafından izlendiği ve bunun, Londra’dan İstanbul’a yaklaşık 39 bin kere arabayla gidip dönmeye denk geldiği ortaya çıkmıştı.

Facebook ve Google gibi büyük şirketler, soğutma kaynaklı oluşan karbon ayak izi miktarlarını düşürmek için data çiftliklerini daha soğuk olan kuzey ülkelere taşıdılar. Bu bölgelere verdikleri hasarları ise başka bölgelere sağladıkları ağaçlandırma çalışmalarıyla düzeltme sözü verdiler. Ancak doğaya her müdahalenin mikroklima* iklim bölgelerinin dengesini bozduğu bilinen bir gerçek.

Bu arada, internet kullanımının elbette tasarruf sağlayan yönleri de var. Şimdilik internet kullanımının azalttığı kağıt, cd ve benzeri ürünlerin tüketimi ile korunan enerjinin, dijital ayak izi ile karşılaştırmasını yapabilecek denli veriye sahip değiliz. Ancak bilginin kolay ulaşılabiliyor olmasının tüketim miktarını arttırdığını göz önünde bulundurmakta fayda var. Üstelik sürekli daha yüksek kalitede görüntü üreten, bilgiyi daha hızlı işleyebilen ve bize daha hızlı iletebilen cihazlara duyduğumuz ihtiyaç (!) da artık kullanmaktan vazgeçtiğimiz kağıttan daha ekonomik değil.

Özetle, internette geçirdiğin her an bir şekilde doğaya zarar verdiğini unutma.

“Dünyayı ben mi kurtaracağım?” diye düşünme. Unutma ki, genel olarak sadeleşmek kendi yaşam kalitemizi de arttırıyor. Zamanı daha verimli kullanabiliyor, gerçekten ilgi duyduğumuz konulara yoğunlaşabiliyoruz.

Minimalizmi benimseyerek daha üretken olabilirsin.

Dijital Ayak İzi Küçültmenin Yolları

Her fotoğrafın onlarca benzerini sosyal medyada paylaşmayı ve bulutta saklamayı bırak.

Eğer işin bu değilse, aldığın ya da yiyip içtiğin her şeyi gösterme. Influencer değilsen kimse senin her dakika ne yaptığını merak etmiyor.

Herkesin paylaştığı anonim gönderileri bir de sen paylaşma. Herhangi bir konuda bilgiye ihtiyacı olan zaten araştırıp onlara erişebiliyor.

Sosyal medya hesaplarında geçmişe dön ve paylaştığın gereksiz gönderileri sil.

Gereksiz içerik tüketimine, özellikle, seni hiç ilgilendirmeyen videoları izlemeye bir son ver. Dijital ayak izi küçültmenin dışında, ne kadar zaman kazandığına da şaşıracaksın.

Mutlaka video ya da dizi/film benzeri içerik izleyeceksen, görüntü kalitesini mümkün olduğunca düşür.

Kaydettiğin ve asla dönüp tekrar bakmadığın ipuçları, yemek tarifleri, sevimli hayvan videolarını temizle.

Lüzumsuz “günaydınlar”, “hayırlı cumalar” gönderilerine bir son ver. Hem enerji kaynaklarını hem de insanların ömürlerini tüketme.

E-posta kutunu sık sık temizle, çöp ve spam kutularını boşalt. Bunlar diğer cihazlarınla senkronizasyon sırasında gereksiz veri alışverişine sebep oluyor.

E-posta gönderirken CC ve BCC kutularına gereksiz kişilerin adreslerini ekleme.

Artık seni ilgilendirmeyen bülten aboneliklerini sonlandır.

Bir zamanlar kullandığın sosyal medya, e-posta hesaplarını temizlemeyi ve kapatmayı unutma.

Oturum açtığın browser ve uygulamalarda “ayarlar” ve “izinler” kısmından geçmiş adımlarına dair bilgilerinin kaydedilmemesi için komut ver.

İnternet tarayıcında açtığın gereksiz sekmeleri kapat.

Sosyal medyada trollere ya da klavye delikanlılarına uyup gereksiz yazışmalarda ve tartışmalarda bulunma.

Özetle, internet kullanırken vicdanının sesini dinle. Paylaşacağın veya tüketeceğin içeriğin gerçekten faydalı olduğunu düşünüyorsan, sorun yok.

Ayrıca, kullanmadığın zaman cihazının kablosuz veya hücresel ağ bağlantısını kapatmayı unutma.

BONUS:

Girdiğin her kelime başına bir ağaç diken çevreci arama motoru Ecosia ile tanış.

Dijital ayak izi küçültmek için yaptığın farklı şeyler varsa yorumlar kısmından bizimle paylaşmayı unutma.

Bir Takım Veriler:

E-postalar: Bir spam e-postası ortalama 0,3 gram, normal bir e-posta 4 gram karbondioksit emisyonuna sahiptir. E-postalar ekli dosya içerdiklerinde, karbondioksit emisyonları 50 grama kadar çıkabilir.

Videolar: Video izlerken seçilen çözünürlük ayarına göre değişmekle birlikte ortalama 10 dakikalık izleme 1 gram karbondioksit salınımına yol açar.

Tweetler: Tek bir tweet göndermenin dijital ayak izi, 0,2 gram karbondioksite eşdeğerdir. Dakikada 200-500 bin arasında tweet atıldığı varsayılır.

*Mikroklima bölgesi, bünyesinde barındırdığı jeolojik ve canlılık özellikleri sayesinde aynı zamanda bu özellikler ile beraber kendi içinde belli bir iklim dengesi oluşturmuş küçük bölgelerin her biridir. Yani örneğin makroklima olarak sert karasal iklimde yer alan Malatya ya da Iğdır, daha yumuşak iklime sahip birer mikroklima olma özellikleri sayesinde çok iyi meyve yetiştirilebilen şehirlerdir.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir Yorum

Yorum yaz | Görüntüle

Başa dön tuşu

Dengeliyorum sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et