Gezi

Polonya – Gdansk – 3 – Dluga Caddesi

Bu bölümde Polonya gezimizin şiir gibi kenti Gdansk’ta, Eski Kent’in en önemli caddesini; 1. bölümde anlattığım nehre dik açılan ve 2. bölümde anlattığım Mariacka Caddesi’ne paralel uzanan Dluga Caddesi’ni yürüyeceğiz. Baştan uyarıyorum, Dluga, Lehçe’de “uzun” anlamına geliyor 🙂

polonya gdansk dluga caddesi

Bu caddede bin bir çeşit yiyecek içecek alternatifinden, hediyelik eşyacılara; sanat atölyelerinden teknoloji ve giyim mağazalarına her şeyi bulmak mümkün. Önemli binaları, tarihi ve muhteşem mimarisiyle turistlerin de bir numarası olan bu uzun cadde için “hayat burada akıyor” diyebiliriz.

polonya gdansk harita
1-Kordon Boyu (Nehir Kenarı) , 2-Mariacka Caddesi, 3-Dluga Caddesi
Gdansk önemli noktalar
Caddelerin ve binaların birbiriyle oranını rahatça görebilmeniz için okları biraz kenardan ekledim.

Yukarıdaki görselde de görebileceğiniz üzere, Dluga Caddesi’nin nehirden Belediye Binası’na kadar olan tarafı (daha geniş olan) Dlugi Targ adını alıyor. Bu da Uzun Pazar (pazar yeri) anlamına geliyor.

polonya gdansk dlugi targ
Dluga Caddesinin Dlugi Targ (uzun pazar) kısmında XY.
polonya gdansk dlugi targ
Üstteki fotoğrafın akşam çektiğimiz bir versiyonu.

Dluga Caddesi ne zamandan beri var?

Gdansk şehri 1300’lü yıllarda Alman Töton Şövalyeleri tarafından ele geçirildikten ve şövalyelerin şehrin sakinlerini katletmesinden (1308-“Gdansk Katliamı”) sonra, ana arter olarak gelişen cadde, ilk defa 1350’lerde Almanca Langasse (uzun sokak) adını almış. 1500’lerden itibaren de Lehçe, “Dluga Caddesi” denmeye başlanmış.

Zamanla şehrin en önde gelen ve zengin vatandaşlarının yaşadığı yer haline gelmiş. Hükümdarların, bu şehre yaptıkları ziyaretler sırasında, Dlugi caddesi üzerindeki evlerde konaklamaları sebebiyle Kraliyet Yolu da denirmiş. Kraliyetten birileri geldiğinde burada havai fişek gösterileri yapılırmış.

Aynı zamanda soylu ya da bu şehrin vatandaşı olan cadı, sapkın ya da suçlular da bu cadde üzerinde yer alan Dlugi Targ’da infaz edilirmiş (diğerleri burada öldürülmeye layık değilmiş!!!).

Dluga Caddesi’ne açılan kapılar

Dluga Caddesi’nin nehir tarafındaki kapısı, yani Yeşil Kapı (rengi yeşil değil) Belçika’nın Antwerp şehrindeki belediye binasından esinlenerek yapılmış. Yapılış amacı Polonya hükümdarlarının resmi evi olarak hizmet vermekmiş.

polonya hükümdar evi yeşil kapı
Fotoğrafta görüldüğü üzere arkasında Dluga Caddesi uzanan Yeşil Kapı’nın önünde geniş bir köprü var. Yeşil Kapı altındaki geçitlerde akustik iyi olduğundan, burası sokak müzisyenlerinin sevdiği noktalardan. (Bu köprüyü biz hiç bu kadar boş görmedik, bu fotoğraf Wikipedia’dan)

Dluga Caddesi’nin diğer tarafındaki kapı da Altın Kapı. Yeşil Kapı yeşil olmadığı gibi, bu kapı da altın değil, ama en azından üzerinde altın rengi yazılar ve bezemeler var.

polonya gdansk dluga
Fotoğrafta Altın Kapı’nın dışından Dluga Caddesi’ne doğru bakıyoruz.

Altın kapının her iki tarafında da, ideal vatandaşın niteliklerini simgeleyen heykeller ve Latince yazılar var. İlk yapılışı 1648 olan kapı, daha sonra yenilenmiş.

Görmekte olduğumuz tarafta simgelenen nitelikler : Pax (Barış), Libertas (Özgürlük), Fortuna (Zenginlik) ve Fama (Şöhret).

dluga caddesi, dlugi targ, golden gate
Maalesef diğer taraftakileri fotoğraflamamışız.

Fotoğraflamadığımız arka tarafta da: Concordia (Anlaşma), Iustitia (Adalet), Pietas (Dindarlık) ve Prudentia (İhtiyat) var.

Kapının üzerinde de yine Latince şöyle yazıyor: Concordia res publicæ parvæ crescunt – discordia magnæ concidunt (“Anlaşmayla küçük cumhuriyetler büyüyor, anlaşmazlıklardan büyük cumhuriyetler düşüyor”).

Polonya ‘nın her şehrinde gezilebilen: Belediye Binası

Cadde üzerindeki en önemli yapı Belediye Binası. İçerisi müze olarak düzenlenmiş. En gösterişli odası olan Kırmızı Salon, güzelliği ve detaylarıyla kendine hayran bırakıyor. Onun dışında, geçmiş dönemde bir eczane ya da terzi dükkanının nasıl olduğunun birebir canlandırmasından, evlerde kullanılan eşyalara kadar çok çeşitli konularda çok başarılı ve keyifli bir sunum hazırlanmış. Aynı sokağın 3 farklı fotoğrafı: İkinci Dünya Savaşı öncesi, sonrası (yıkılmış halde) ve bugünü (aynısı birebir tekrar yapılmış) şeklinde hazırlanmış bölümde göz yaşlarımı tutamıyorum. Özellikle 2. bölümde uzun uzun anlattığım güzel Mariacka Caddesi‘nin savaş sonrası hali beni çok üzüyor. Polonya seyahati yapan, özellikle de Krakow’a giden pek çok kişi bugün müze halindeki Auschwitz-Birkenau kamplarını gezse de; biz asla o tarz yerlere gitmek istemiyoruz. Açıkçası hayatta yeterince acı varken ve bildiklerimiz bize yetiyorken, bünyemizi ekstra acıyla biraz daha yormayalım diyoruz. Belediye Binası’nı gezerken bile bu kadar üzülünce de, ne kadar doğru bir seçim yaptığımızı anlamış oluyoruz.

Polonya Gdansk Belediye Binası
Belediye binası içinde bir canlandırma…
Polonya Gdansk Belediye Binası
Polonya, ahşap işçiliğinin çağlar boyu çok güzel uygulandığı bir ülke. Bunun sebebi çoğunlukla ormanlarla kaplı bir ülke olması, olabilir.
Polonya Gdansk Belediye Binası
Belediye binasının içinden, ahşap işçiliğindeki detaylar…
Polonya Gdansk Belediye Binası
Kırmızı Salon’un girişindeki ahşap detaylar ve XY
Polonya Gdansk Belediye Binası Kırmızı Salon
Kırmızı Salon şömine detaylar ve ben
Polonya Gdansk Belediye Binası Kırmızı Salon
Kırmızı Salon tavan detayı melekler
Polonya Gdansk Belediye Binası Kırmızı Salon
İnanılmaz tavandan Unicornlar
Polonya Gdansk Belediye Binası Kırmızı Salon
Bu tavanı gerçekten saatlerce oturup seyredebilirsiniz.
Polonya Gdansk Belediye Binası Kırmızı Salon
Tavandaki yüzlerce detaydan buraya ekleyeceğim sonuncusu…
Polonya Gdansk Belediye Binası
Belediye Binası meyhane canlandırması
Polonya Gdansk Belediye Binası
Belediye Binası eczane canlandırması
Polonya Gdansk Belediye Binası 2. dünya savaşı
2. Dünya Savaşı’nda yerle bir edilmiş şehir…

Gdansk’ın simgelerinden Neptün Çeşmesi

17. Yüzyılın başlarında yapılmış bu metal heykel çeşme; Roma mitolojisinde su ve deniz tanrısı olan Neptün’ü tasvir ediyor ve Gdansk’ın sembollerinden biri. Belediye binasının çanlarını dinlerken Neptün Çeşmesi yanında fotoğraf çektirmek, sıradan bir turist aktivitesi.

Polonya Gdansk Neptün Çeşmesi
Dluga Caddesi’nde Belediye Binası’nın yanındaki Neptün Çeşmesi (fotoğrafta Belediye Binası arkada görünüyor) – kaynak: http://www.gdansk.pl, Gdansk Belediye Binası
Gdansk Neptün Çeşmesi
Neptün Çeşmesi’nin yandan görünümü…
Ukraynalı kızlar, Rus genç kızlar
Dluga Caddesi’nde yürüyoruz, Belediye Binası’nın merdivenlerine oturmuş bekleyen bu muhtemelen Ukraynalı ya da Rus genç kızlar objektifime takılıyor.
Gdanks Dluga Dlugi Targ
Yine Dluga Caddesi’nde yürürken bu sefer de korsan kıyafetli bir amca ve papağanını görüyoruz. Fotoğrafta tam papağanın altında XY, arkasında da Gdansk’ta olduğumuz süre boyunca defalarca kahve içtiğimiz Subway var.

Polonya Baltık Amberi Müzesi

Yukarıdaki fotoğrafta, caddenin sonunda Altın Kapı, arkasında da hapishane binasının kulesi görünüyor. Bir zamanlar işkence odası ve hapishane olarak kullanılmış yapı, şu anda kehribara adanmış ilk müzeye ev sahipliği yapıyor. Ne yazık ki kapalı olduğu için gezemiyoruz ama başka bir yazıda anlatacağım Malbork Kalesi’nin içinde (muhtemelen buradaki kadar kapsamlı değildir ama…) bir kehribar müzesi gezmiş olduğumuzdan, çok da üzülmüyoruz. Zaten işkence odası detayları ve fonda verildiğini öğrendiğimiz çığlık-ağlama sesleri fikri de pek iç açıcı değil (Gitmek isteyenler için yapının kulesinden güzel bir Gdansk manzarası görüldüğünü de belirtmek istiyorum).

Dluga Caddesi’nde sağlı sollu birbirinden güzel ve detaylı binalar yer alıyor. Merak edenlerin, bütün binaları kimlerin ne zaman yaptırdığını, ne amaçla kullandığını, yapının ne zaman restore edildiğini öğrenmesi mümkün. Hatta bazı binalar müze olarak kullanıldığından içlerini gezmek de mümkün. Mümkün olmayan, burada hepsini tek tek anlatmak ve görsellerini eklemek.

Artus Mahkemesi

Dluga Caddesi’ndeki binalardan sadece Artus Mahkemesi’ni buraya eklemek istiyorum. Biz içini gezmesek de aranızda görmek isteyenler çıkacaktır.

Gdansk Artus Mahkemesi
Fotoğrafta Neptün Çeşmesi’nin arkasındaki beyaz bina, Artus Mahkemesi – Kaynak: Diego Delso, delso.photo

Kral Arthur’un adı verilerek önce İngiltere’de, sonra diğer Avrupa ülkelerinde, şövalye ve aristokratların buluştuğu evler kurulmuş. Artus Mahkemesi adını alan bu evlerden Gdańsk’taki, Polonya ‘dakiler arasında açık ara en ünlü olanmış.

İlk kez 1350’de tamamlanıp daha sonra bir kaç kez yeniden inşa edilen binanın içinde önemli tablolar, goblenler (duvar halıları), süslü mobilyalar, gemi maketleri, zırhlar, armalar hatta egzotik kuşların olduğu bir kafes de dekorasyon parçası olarak kullanılmış. 11 metre yüksekliğinde ve 520 adet çini ile süslenmiş meşhur bir fırın da varmış (bugün de görülebiliyor).

Adı her ne kadar mahkeme olsa da zengin ve soyluların buluşup yiyip içtiği; müzisyenler, şarkıcılar, ip dansçıları ve jonglörler gibi sanatçıların performanslarının izlendiği bu mekanda ticaret konuşmak yasakmış. Kentin genel sorunları, gümrük v.b. konuşulurmuş. Yasak olmasına rağmen kart ve zar oyunları oynanır, bahisler tutuşulurmuş. 17. yüzyılda esnafın ve pazarlamacıların girmesi yasak olan yere kitap ve resim (sanat) pazarlamak isteyen kişiler alınmaya başlamış.

1742’de bina borsa binası olarak kullanılmaya başlanınca şehrin en ünlü eğlence merkezi kapanmış.

Polonya – Gdansk’tan ne alınır?

2. bölümde anlattığım meşhur Baltık amberi yanında Gdansk’tan alınabilecek bir diğer şehre özgü şey de: Goldwasser.

1598’den 2009’a kadar Gdansk’ta üretilen Goldwasser, güçlü (% 40 alkol) bir kök ve bitki likörü. Üretim artık Almanya’da gerçekleşiyor.

İlk kez Hollanda’lı bir üreticinin ortaya çıkardığı bu içeceğin en belirgin özelliği, içinde asılı duran 23 ayar altından küçük pullar. Ayrıca kakule, karanfil, tarçın, lavanta, kekik, kişniş, ardıç gibi bitki ve baharatları da içeren bu likör, şurupsu bir yapıya sahip. 

Şu anda Goldwasser ismi üzerine tescilli olan marka, üretimini Almanya’da yapsa da; Gdansk’ta bu likör, ithal ürün olarak bol bol bulunuyor. Hatta Polonyalı markalar da, Gdańska Złotówka (Gdańsk altını) veya Złota Woda (Altın suyu) adlı benzer içecekler satıyor.

Polonya Gdansk Amber Goldwasser
Amber ve Goldwasser satan bir mağazanın vitrini

Peki, Tekel’in de Mey’e satıldıktan kısa bir süre sonrasına kadar Altın Likörü adında, içinde aynı şekilde altın pullar olan bir likörü olduğunu biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum. Daha sonra Mey, likörleri Hare grubu altında toplamış ve üretimden kaldırdığı pek çok çeşit likör arasında Altın Likörü de varmış.

tekel altın likörü
Burada tarihi bir altın likörü şişesi yer alıyor. Tekel Altın Likörü (koleksiyonevi.net)

Gdansk’taki bir günümüzde bir kaç saatliğine Gdansk Eski Şehir’den ayrılıp Sopot’a gitmeden önce Dluga Caddesi’nde hediyelik alışverişlerimizi tamamlıyoruz (ileride mutlaka Sopot için de bir yazı hazırlayacağım).

Polonya Gdansk – Yeme İçme / Gece Hayatı

Sopot’tan döndükten sonra şehrin romantik akşam manzarasını izlemek için 1. bölümde fotoğrafını eklediğim dönme dolaba biniyoruz. AmberSky adlı 50 metre yüksekliğe ulaşan dönme dolaba binerken hem yükseklik hem de kapalı alan korkusu olan ben, bir tur atıp ineceğimizi sansam da tam 5 dönüş ile 15 dakikadan önce inemiyoruz. İndiğimizde dizlerim titriyor.

Daha sonra hamburger yiyip bira içmek üzere Dluga Caddesi’ndeki Hard Rock Cafe’ye oturuyoruz. Hala gergin olduğum fotoğraftaki yüz ifademden gayet net anlaşılıyor.

Gdansk hard rock cafe 2014
AmberSky sonrası Hard Rock Cafe

Biraz sakinleştikten sonra etrafı izlemeye ve kendimizi turistten çok şehrin sakinleri gibi hissetmeye başlıyoruz. Turistik olarak gezilen bir şehirde bizce en önemlisi bir noktada sakince oturup etrafı izleyebilmek. Ancak o zaman, koşturduğumuz sürece asla farkına varmadığımız detayları görebiliyoruz.

Hard Rock’ta otururken caddenin karşı tarafındaki bir binanın merdivenlerinde oturan delikanlı dikkatimizi çekiyor. Sık sık cep telefonuyla konuşan bu gencin yanına devamlı başka gençler oturup bir süre muhabbet ettikten sonra kalkıp gidiyorlar. İzledikçe, çocuğun torbacı olduğunu anlıyoruz. Aaa gözümüzün önünde uyuşturucu madde satışı gerçekleşiyor. Üstelik caddede polisler de volta atıyor ama kimsenin kimseye bir şey dediği yok. Biz bile anladıysak kesin polisler de biliyor. Şaşırıyoruz.

Biraz daha oturunca gün boyunca sık sık karşılaştığımız pembe şemsiyeleri ile gezen genç kızlara dikkat ediyoruz. Bu kızların caddede bir aşağı bir yukarı yürüdüğü ama saatlerdir orada olduklarını ayrımsadığımızda bir jeton daha düşüyor. Arada yalnız erkeklerin yanına gidip konuşan bu kızlar, zaman zaman gelip kendilerine sorular soran beylere de yardım etmeye çalışıyorlar. Sonradan Polonya gezimizin Torun şehrinde de göreceğimiz gayet normal kıyafetli, tek ayırt edici özellikleri pembe şemsiyeleri olan bu kızlar, Cocomo Club adlı “özel” bir kulübün davetçileri çıkıyor.

gdansk hard rock cafe
Dluga Caddesi Hard Rock Cafe

Dluga Caddesi’ndeki konumu sayesinde, bize şehri bu şekilde tanıma fırsatı sunan Hard Rock Cafe, Gdansk’taki ikinci akşamımızda risk almadan düzgün bir yemek isteyen bizim için gayet uygun. Çünkü dünyanın neresindeki şubesine gidersek gidelim, aynı fiyatlama politikası, ürün kalitesi ve neredeyse aynı menüye ulaşabileceğimizi biliyoruz.

Hard Rock Cafe’deki yemekten sonra bizim “Gdansk’ta bir gün” ümüz bitiyor ama Gdansk’ta denediğimiz yemeklerden biraz daha bahsetmek istiyorum.

İlk akşamımızda 1. bölümde fotoğraflarını eklediğim restoranda çok iyi pişirilmiş birer somon tabağı ile şarap tercih etmiştik. Yerel yemek olmadığı için burada detaya girmiyorum. Servisin çoook geç kalması dışında bir problem yoktu. Biz de ilk Gdansk akşamımızda, uzun süren yemek boyunca, nehir kenarındaki bir balkonda oturup manzara izlemenin keyfini çıkarmıştık.

Bir sonraki akşam (üçüncü akşam) yemek tercihimizi, yine ilk gece olduğu gibi nehir kenarındaki bir restorandan yana kullanıyoruz ve Cumhuriyet Lokantası anlamına gelen Restauracja Republika‘da yerel yemeklerden olan Zurek çorbası deniyoruz. İçinde haşlanmış yumurta, patates-havuç gibi kök sebzeler ve dilimlenmiş domuz sosisi olan bu çorba, lezzetli olsa da bize biraz ağır geliyor. Kış günü bu çorbayı içip kar altında savaşa bile gitmek mümkün, o denli besleyici. Sonuçta insanlar ihtiyaçlarına göre yemekler yapıyorlar, Polonya soğuğuna yakışır bu çorba için onları yargılayacak değiliz :):):)

Restauracja Republica’da fiyatlar makul, yiyecekler ve servis de gayet başarılı.

polonya ne yenir

Yerel yemeklerden söz açılmışken, bir başka gün, yine Dluga Caddesi’nde Belediye Binası’nın çaprazında yer alan bir restoranda bigos ve pierogi deniyoruz.

Bigos, bir tür etli lahana yahnisi yani kapuska. Fakat muhtemelen tercih ettiğimiz restorandan dolayı, sosis yanında kavrulmuş hatta karamelize olmuş lahana getiriyorlar. Beğenmiyoruz. Daha sonra öğreniyoruz ki, sosisli bigos, çok uzun sürede pişen klasik bigosun basit bir versiyonuymuş. Yine de lahanaların o derece “karamelize” olması gerekmiyormuş. Bize yanık ürün mü getirdiler; diye düşünmeden edemiyoruz.

Pierogi ise Polonya’nın her yerinde yiyebileceğiniz bir tür mantı. Daima güzel. Zaten biz de daha sonra başka bir yerde tekrar sipariş ediyoruz. İçi ıspanaklı, tavuklu, peynirli v.s. bir çok çeşitte olabiliyor ve tercihinize göre kızartılmış ya da haşlanmış olarak pişirilebiliyor. Çok farklı soslarla ya da sade servis edilebiliyor. Osmanlı saray mutfağına da piruhi adıyla girmiş bu yemek için son yıllarda Polonya genelinde sadece pierogi çeşitleri satan fast food tarzı yerler açılmış. Maalesef biz gittiğimizde yani 2014’te yoktu. Zaten pierogi, Polonyalıların dünyada en çok tanınmış ve en çok satılan yemeği. Afrika’dan Çin’e tüm mutfaklarda, içine farklı malzemeler konulmuş hamur parçalarının (dumplings) bir şekilde kendine yer bulduğu düşünülünce, pieroginin bu kadar sevilmesi de şaşırtıcı değil. Denemedik ama pieroginin içine meyveler konulup tatlı sosla servis edilen çeşitleri de var. Bu kadar çok çeşidi olan bir yemek için maalesef görsel seçemiyorum.

Yine yerel yemek için aşağıda fotoğrafını göreceğiniz Gdanski Bowke de tercih edilebiliyor. Biz Gdansk’ta olduğumuz sürece pek çok kez önünden geçiyoruz ama bu denli turistik dekorasyonu olan bir yeri; hem fiyatları ile ilgili ön yargımız yüzünden hem de sunulan yiyeceklerin yerelden daha çok genel zevke göre uyarlanmış olacağını düşündüğümüzden, denemiyoruz.

Aradan 6 sene geçmesine rağmen Gdansk hiç aklımızdan çıkmıyor. Bir daha o tarafa yolumuz düşmemiş olsa da, ne kadar özlemiş olduğumu bu yazı dizisini hazırlarken gayet iyi fark ediyorum. Pandemi bitince yurt dışında ilk nereye gitmek istersin sorusuna şu an için tek cevabım Gdansk.

Aranızda Polonya ‘ya giden, Gdansk’ı ya da başka bir şehrini gören var mı? Siz de bizim kadar beğenmiş miydiniz?

Hiç gitmediyseniz; merak ettiğiniz ve benim bu yazıda yazmayı unuttuğum bir şey varsa, sorularınızı iletebilirsiniz. Biliyorsam memnuniyetle cevaplamak isterim.

Bu uzun yazı dizisini okuduğunuz için de çok teşekkür ederim…

Gdansk yazısının diğer parçaları için buraya tıklayabilirsiniz.

Şehirde yürüyüş turu için:



Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Yorum yaz | Görüntüle

Başa dön tuşu

Dengeliyorum sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et