Kişisel gelişim

Bırak Gitsin (Let Go) – Kış Çemberi Bölüm-2

HemSenHemBen Kış Çemberi 2. haftası benim için çok sıra dışı ve şifalı geçti. Meditasyonlar yaptık, eğlenceli ve farkındalık yaratan oyunlar oynadık. Sonra “Bırak Gitsin” tekniğini uyguladık ve ben, bir süre panik yaşadım. Hayallerimin ardında yatan duyguları istemeyi bırakmak, başta bütün hayallerimi yok etti ama aslında her şey bundan sonra başlıyormuş. Netleşmek için bunları yazmadan önce bir kaç gün bekledim. Şu anda ise artık netleşmeyi çok istemeyi de bıraktım.

En iyisi her şeyi sırasıyla anlatayım:

Çemberi her zamanki gibi Sevgili Deniz’in yumuşacık sesiyle bize yaptırdığı meditasyon ile oluşturduk.

Ben dahil bir çoğumuzun sürekli yaptığı bir Şükran Egzersizi ile, şükretme enerjisine geçtik.

Değerler Oyunu:

Ardından çok keyifli bir oyun oynadık.

Arzu ve Deniz’in hazırlamış olduğu seçenekler arasından, bize göre doyumlu olan bir hayatta yaşamayı arzuladığımız duyguları hissettirecek 14 farklı değer seçtik. Bu değerleri istediğimiz gibi gruplandırdık. Hatta bazılarımız bunları kapsayan ya da bunların çağrıştırdığı yeni kelimeler türettik.

Benim, değerlerimi kendime göre gruplandırma biçimim, şöyleydi:

1-Kabul ettiğim, olduğumu düşündüğüm: Özgünlük

2-Dışarıdan algılanmayı istediğim: Şifacı olmak (bu kelimeyi kendim türettim- büyülü, sonsuz, besleyen, parlayan, ilahi gibi değerlerin olduğu grubumun bir bütünüydü benim için)

3-Dış çevremde olmasını istediğim: Bereket içinde olma

4-Kendi içimde olmak istediğim: Taze, özgür, coşkulu olma.

Bu oyun hepimize büyük farkındalık kazandırdı. Şöyle ki: gelişigüzel istediğimiz onca şeyin, bize aslında hangi yönden tatmin sağlamasını istediğimizi keşfettik.

Deniz, zamanla ve üzerine düşündükçe seçtiğimiz bu değerlerin netleşeceğini, sadeleşeceğini, belki tek bir kelimede toplanacağını söyledi.

Bırak Gitsin (Let Go) Video

Hangi frekanstayım:

Bu değer farkındalığının ardından, onlara sahip olmakla ilgili hangi duygu durumunda olduğumuza baktık.

Koçlar bize, korku gibi düşük frekanslı duyguların ardından gelen olumlu duyguların skalasını açıkladılar.

Buna göre en düşük frekanslıdan en yüksek frekanslıya olacak şekilde olumlu duygular skalası şöyle:

1- Cesaret – yapabilme

2- Akışta olma – izin verme

3- Huzurda olma – sahip olma

Gördüm ki, istediğim 3 değer için, skalada farklı yerlerdeyim.

Söz konusu özgün olmaksa, buna zaten sahip olduğumu düşünüyorum. Yani skalanın en yüksek frekansına sahibim.

  • Cesur: Özgün olabilirim.
  • Akışta: Özgün olmaya izin veriyorum.
  • Huzurda: Özgünüm.

Bir diğer değer, bereket içinde olmak. Bunda orta seviyedeyim.

  • Cesur: Bereket içinde olabilirim.
  • Akışta: Bereket içinde olmaya izin veriyorum.
  • Huzurda: Bereket içindeyim.

Son olarak da şifacı olmayı değerlendirdim ve cesaret basamağında olduğumu buldum.

  • Cesur: Şifacı olabilirim.
  • Akışta: Şifacı olmaya izin veriyorum.
  • Huzurda: Şifacıyım.

Sedona metodu ile BIRAK GİTSİN!!!

Gelelim benim için bu çembere damgasını vuran Bırak Gitsin (Let Go) kısmına:

Geçen hafta da anlattığım gibi Sedona metodunu uygularken: direndiğimiz her şey için kendimize bir anlığına da olsa “Bırak Gitsin” diyoruz.

Bu metodun kazandırdıkları: Daha sonra geri gelseler bile, o bir anlık rahatlama hissi ve gittikçe daha kolay bırakmak.

Biz bu hafta, bir hayalimizi ele alıp bu hayalin arkasında yatan istek/isteklere baktık. Ve sonra onları istemeyi, bir anlığına da olsa bıraktık.

İstemeyi bırakmak, hayallerimizi değiştirdi ve sonra yeni hayalde aslında hangi isteğin olduğuna baktık. Sonra onu da bıraktık.

Ardından geleni de bıraktık.

Bir kez daha hayalimize bakıp yine bıraktık.

Sonra tekrar tekrar, hayalimizin evrildiği her sefer için, altta yatanı çok istemeye…

“Bırak gitsin” dedik… ve…

Benim için sonunda altta yatan istek kalmayınca, hayal de kalmadı.

Şöyle:

Kendimi bir mekanın sahibi, her gelenin dertlerini paylaştığı, benim önerilerimle kendini daha iyi hissettiği ve bana hayran kaldığı, ışıldayan bir kadın olarak hayal ettim. (10 senedir evimize herkesin gelip gittiğini; muffinler, çaylar kahvelerle sohbet ettiğimizi, gelenlerin kendini evinde gibi hissedip mutlu olduğunu, eşimle bana hayran olduklarını ve hayattaki sıkıntılarını bizimle paylaşmaktan çekinmediklerini, onlara birlikte çözüm bulduğumuzu hayal ederim.)

Sonra bu hayalin ardında, özel olma ihtiyacım olduğunu fark ettim ve özel olmak istemeyi bıraktım. Bir anlığına “zaten özelim” dedim.

Hayalime tekrar baktığımda, bir grup kadın arkadaşımın yine benim mekanıma geldiğini (mesela öğle tatilinde) ve hepimizin birbirine içini döktüğünü gördüm.

Bunun ardında, güvende olma isteğim yatıyordu. “Başıma bir şey gelirse bana destek olacak, daha doğrusu hangimizin başına bir iş gelse hemen koşacağımız bir arkadaş grubu.”

Fakat ben zaten güvendeyim, güvende olma isteğime “bırak gitsin” dedim.

Sonra bu kadınlar ve varsa eşleri/partnerleriyle, evimizde ailecek neşeli, huzurlu bir akşam yemeği yediğimizi gördüm. Belli ki bir gruba ait olmak, bir olmak istiyordum.

Ait olma isteğimi bir anlığına da olsa bırakmak, yine hayalimi değiştirdi.

Bütün hayal basamaklarımın sonunda, vardığım yer tam da olduğum yerdi.

Kendimi evde, eşimle birlikte, sakin, mutlu, huzurlu, güvende gördüm. Zaten olduğum gibi.

Artık hayal edecek bir şey bulamıyordum. Bir an yanlış bir şey yaptığımı düşündüm. Bu şekilde boşluğa düşmem normal miydi?

Benimle aynı durumda olan başka arkadaşlarım da vardı.

Hayal edecek hiç bir şeyin kalmaması, “peki ama yaşamda neyin peşinde koşacağız, sadece keyif yapmaya mı bakacağız?” sorusunu getirdi.

Koçlar, “kendini olduğu haliyle bütün hissetmek ve her şeyi çok istemeyi bırakmak” halinin aslında insanı daha gerçek hayallerine bir adım yaklaştırdığını ama ne yazık ki geçici olduğunu söylediler.

Bırakmak, daha çok sahip olmaya götürdü…

Çemberi kapatmadan önce yavaş yavaş boşluğun yarattığı panik/anlamsızlık/amaçsızlık halinden, her şeyin mümkün olduğu ve bir/bir kaç şeyin peşinden ısrarla koşmazsam aslında önümde sonsuz olasılık olduğu anlayışına geçtim. Çok heyecan verici ve keyifli bir deneyimdi.

Hatta ilk hayalimin bile aslında ne kadar kolay olduğunu fark ettim. Her şey, fırına 2 tepsi kurabiye atıp bir demlik kahve demlemek ve arkadaşlara mesaj atıp çağırmak ya da kapının önüne çıkıp, içeriden iştah açan kokular gelirken, insanlara “buyurmaz mısınız?” demekle mümkündü. Belki uzman bir sorun çözücü değildim ama dinlemek bile yeterdi ( Burada Sevgili Arzu, insanların iyileşme sürecinin %80’inin anlatabilmek ile olduğunu söyledi – nörobilimsel bir gerçekmiş).

Hayalden gerçeğe doyumlu hayat çemberinde “bırak gitsin” tekniğini kısaca uygulamıştık. O gün ele aldığım, yazar olmakla ilgili hayalimin ardında yatan isteğimin, onaylanmak olduğunu fark etmiştim. “Onaylanmayı istemeyi bir an olsun bırakma”nın sonucunda hayalim bir kez evrilmişti ama orada durmuştuk. Bu defa tekrar tekrar bırakmak sayesinde, kendimi harika bir noktada buldum.

Koçlar, bu noktada mümkün olduğunca çok kalmamı, bu duygu durumunu sindirmemi ve belirecek yeni hayallerime bakmamı önerdiler.

O anda, daha önce olumlu duygular skalasının alt frekanslarında hissettiğim bütün duygular artık en üst seviyeye yani huzurda olma, sahip olma seviyesine yükselmişti. Zaten her şeye sahiptim, her şeydim.

Özetle Kış Çemberi’nde bu hafta:

Geçen hafta ilk iki basamağını geçtiğimiz Çabasız Yaratım sürecinin 3. basamağı olan “İçsel Özgürlük” için enerji alanımızı oluşturup temizledik. Direndiğimiz her şey için kendimize “bırak gitsin” dedik. Böylece, doyumlu bir hayatta bizim için önemli olduğunu belirlediğimiz her değer için, daha yüksek frekansta duygulara sahip olduk.

“Demlendikten” sonra:

Geçen hafta da söylemiştim, koçluk iki seans arasında devam ediyor. Çemberde edindiğimiz deneyimler, içselleştikçe daha da kıymetli hale geliyor. Farkındalıklar arttıkça artıyor. Çemberin üzerinden günler geçti ve ben koçlarımın önerdiği gibi, o hislerle iyice demlendim.

Değerler hakkında:

Geçen zamanda vardığım sonuçlardan ilki, seçtiğim kelimelerin toplamında “köyün cadısı” enerjisini istediğim. 🙂 Beni, hissetmek istediğim duygulara götüren değerler: büyülü, ışıltılı, bilge, şifacı. E bu kişi olsa olsa cadı’dır, değil mi?

“Bırak gitsin” hakkında:

Bırak gitsin çalışmasından sonra geldiğim “ne istediğini bilmeme ama her şeyin mümkün olduğuna inanma” hissim ise şuna dönüştü:

(bu bölümde bana kafayı sıyırdın demezseniz, daha da demezsiniz)

Tam bir hayalim, gözümün önüne gelen bir şey hala yok ama bir isteğim var.

Daha gelişmiş insan, şu an bulduğum tabirle “yeni insan” olmak istiyorum. Bunun nasıl olacağını bilmiyorum, bilmeyi çok istemiyorum. Ama doğru yolda olduğumu düşünüyorum. Bu hafta sadece uyku/rüyalar ve meditasyon yapmak cazip geldi.

Işıktan, sevgiden yapılmış bir insan olmak. Bir şey ispatlamak, takdir almak için değil ama: Dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek… Farkında olmadığımız güçlerimizi kullanmayı öğrenmek… Telepati gibi. Sezgilerimin daha yüksek olması gibi. Belki transandantal meditasyonu öğrenmek. Ya da karşıma çıkacak başka ilginç şeyleri keşfetmek… Hani çocuk meraklıdır, dünyayı öğrenmek ister; kimse için değil, kendi için. O tarz bir ruh halindeyim.

bırak gitsin - let go çalışması - bırakmak
“Bırak Gitsin” sonrası hissettiklerime en yakın şeyleri Instagram’da @tailored.art hesabında buldum. Sanatçının bu eserleri sonsuz olasılıkları çok iyi tasvir etmiyor mu?

Bugün kendimi, göğsünün ortasından gökyüzüne bir ışık sütunu fışkıran biri olarak düşledim. İlk cırcır böceğinin sesini takiben hepsi şarkı söylemeye başlar ya… Beni gören ışıldıyor, onları gören ışıldıyor, dalga dalga yayılıyor iyilik. Savaşlar duruyor, doğa iyileşiyor.

Son olarak bu isteğimle ilgili olumlu duygular skalasında nerede olduğuma da bir bakalım:

Cesur: Yeni insan olabilirim.
Akışta: Yeni insan olmaya izin veriyorum.
Huzurda: Yeni insanım.

Arzu ve Deniz’le Kış Çemberi – diğer bölümler:

Bölüm-1

Bölüm-3

Bölüm-4

Arzu ve Deniz’le Hayalden Gerçeğe Doyumlu Hayat Çemberi

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Yorum yaz | Görüntüle

Başa dön tuşu

Dengeliyorum sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et