Kişisel gelişimLifestyle

Yurt dışına yerleşmek – düşüncesi

Yurt dışına yerleşmek bizim 2014’ten beri hayalimiz olsa da henüz başarmış değiliz. Eminim bizim gibi uzun süredir bunu planlayıp gerçekleştiremeyenler olduğu kadar her geçen gün buna yeni karar verenler de çığ gibi artıyordur.

Çoktan bu ülkeden giden doktor, mühendis, yazılımcı gibi vasıflı kimselere bakıp iç geçirmek çözüm değil. Hepimizin kendimize birer çıkış planı yapması lazım.

Bizim sosyal medyada oynadığımız bir oyun, bugün benim çıkış planım oldu. Oyunda verilen görevi tamamlamak için, içinde, seçilmiş 6 kelime geçen bir hikaye yazmamız gerekiyordu. Ben hikaye olarak bir taşınma planı yaptım.

Süreç titizlikle planlanmalı…

Taşınmak sadece yüklenip gitmek değil. Bunun duygusal yanı, ekonomik zorluklar, belirsizlikler, geride bıraktığın maddi manevi tüm varlıklar… ince ince düşünülmeli.

İşte az sonra aşağıya ekleyeceğim yazıda, ben bu detaylara bir giriş yaptım. Mümkün olduğunca gerçekçi biçimde canlandırmaya çalıştığım hikayem, hem karşılaşacaklarımla önceden yüzleşme fırsatı, hem de belki evrene isteğimi gönderme biçimiydi (hani “düşün, olsun” akımı var ya…).

Siz de buna benzer bir senaryo hazırlayarak “yurt dışına yerleşmek gerçekten size göre miymiş” diye sağlıklı bir değerlendirme yapabilir ya da memleketten gitmenin gerektirdikleri hakkında daha önce aklınıza gelmeyen detaylara rastlayabilirsiniz.

Hikayeme başlamadan, oyun için içerisinde geçirmek zorunda olduğum kelimeleri yazıyorum:  

*terlik *ceviz *at *iskele *gökkuşağı *kurdele  Bakalım metni okurken dikkatinizi çekecekler mi? Buyursunlar…

Yurt dışına yerleşmek evi bırakmak demek…

Gitmek istediğim her neresi varsa evden uzakta, bazen aylar boyu süren heyecan ve son birkaç hafta kala çantaları hazırlarken duyduğum neşeye rağmen, kapıdan çıkış anımda bir hüzün basar.

Çekilmemiş fiş, aralık kalan cam, damlatan musluk var mı diye son kontrolleri yaptıktan sonra valizlerden payıma düşeni alıp ayakkabılarımı giydiğim sırada ayağımdan çıkan terliklerime bakar, içlerinin sıcaklığını daha o anda özler ve “Allah’ım bize sağ salim evimize dönmeyi nasip et” derim.

Bu defa hüznüm milyon kat fazlaydı.

Yola çıktık ama değil evimize, memleketimize bile en az birkaç sene, belki de hiç dönmeyeceğiz.

Her zamanki yolculuklarımızdan farklı olarak bu defa bir de, benim indirmem gereken valiz yoktu. Kocam, çantalarımızı motora, geceden yüklemişti. Montumu, kaskımı alıp, 7 senedir oturduğumuz evimizin havasını son kez içime çektim ve çıktım.

çanakkale truva atı
Fotoğraf, 2018’de çıkacağımız Romanya Turu öncesi Çanakkale ile vedalaşma anımızdan… (Hollywood yapımı Troy filminde kullanılan Truva atı’nın hikayesini okumak isteyenleri böyle alalım)

Filiz bizi feribot iskelesinde bekliyordu. Evin anahtarını ona verdik.

Bütün evin eşyasını kolilere doldurmuş; ortada sadece duş alıp, birer kahve içmeye yetecek kadar az parça bırakmıştık. Bütün gün motor süreceği için gece mümkün olduğunca erken uyumasını sağladığım kocam ayak altından çekilince, evde yediğimiz son yemeğin bulaşıklarını da yıkamış, kurulayıp bir koliye kaldırmıştım.

Filiz bıraktığımız ıvır zıvırı atacak, kolileri de bizim için tutacağı depoya naklettirecekti.

Vekalet verdik, biz yokken evimiz satılacak. Ev satılana kadar biraz sıkıntı çekeceğimiz kesin.

Yurt dışına yerleşmek belirsizlik ve maddi zorluklar demek…

Hayatımızın projesine başladık. Dünyanın Avrupa ve Kuzey Amerika gibi bizim için daha makul olan kısmını gezecek, gözümüzün kestiği, bir hayat kurabileceğimizi düşündüğümüz yer bulunca, oraya yerleşeceğiz.

Bilinmezlik…

Böyle söyleyince tuhaf geliyor biliyorum. Yıllardır Türkiye’den taşınmak istiyor ama nereye gideceğimize karar veremiyorduk. Çok araştırdık, okuduk, göç edenleri dinledik. Öğrendikçe kafamız karıştı. Kimi cesaret veriyor, kimi korkutuyordu. Biz de çözümü, gözümüzle görüp öyle karar vermekte bulduk.

Önce Avrupayı dolaşacağız. Daha önce pek çok Avrupa ülkesi görmüştük elbet ama hiç yerleşme gözüyle bakmamıştık.
İskandinavya Ülkeleri dışında bütün Avrupa’yı dolaştıktan sonra Fransa üzerinden İngiltere’ye geçeceğiz.

İngiltere aslında bize en mantıklı geleni. Hem memlekete (Amerika’ya kıyasla!) yakın hem de yeni dil öğrenmek zorunda değiliz.

İngiltere’yi de gözümüze kestiremezsek, demir atımızı gemiye yükleyip, kendimiz de uçağa atlayıp Amerika’ya geçeceğiz.
İşte o noktada paramız bitecek ve evin satılıp paranın hesabımıza yatmış olması şart. Zaten Avrupa’da da kalsak; bir yere yerleşmeye karar verdiğimiz noktada; ev tutmak, iş yeri açmak için o paraya ihtiyaç var.

Biz öyle çok zengin birer ailenin çocukları değiliz. Benim annemle babam emekli memur. Bir tek evleri var. Neyseki bizim de 10 sene kredi ödeyip aldığımız bir evimiz var ve Çanakkale’de emlak fiyatları köprü yapılınca arttı da, bize yurt dışında bir yaşam kurmayı deneyecek kadar cesaret verici bir değere ulaştı.

Filiz’le kucaklaşıp vedalaştık. Feribot hareket ettiğinde yağmur çiselemeye başladı. Arkaya yürümüş, gittikçe uzaklaştığımız Çanakkale’ye bakıyordum. Olduğum yerden gri ve soğuk görünse de çok renkli, çok güzel günlerimiz geçmişti.

Korkular…

Kilitbahir’e yanaşırken içimi bir endişe kapladı. Nasıl da bilinmeyen bir yola çıkıyorduk… Başımıza neler gelecekti? Mutlu olabilecek miydik? Yoksa kendi felaketimize mi karar vermiştik?

Bu geçişte yağmur yağdığı için martılar bile bize eşlik etmedi.

yurt dışına yerleşmek
Çanakkale Kilitbahir feribotu

Kocamın da ağzını bıçak açmıyordu. Feribot kıyıya kapak attığında sadece “Başlıyoruz!” dedi. Bizim için yol daima, Avrupa kıtası’na ayak basınca başlardı.

Hiç konuşmadan Eceabat’ı, Gelibolu’yu geçtik. Kıyı boyunca ilerlerken hep karşıya baktım, içimden bin defa vedalaştım.

Koru Dağı’nda yağmur iyice şiddetini arttırdı, kıyafetlerimiz su geçirmiyordu ama önümüzü görebilmek için kaskın vizörünü açtığımızdan yüzümüz gözümüz ıslaktı.
Keşan’a inerkense, bıçakla kesilmiş gibi durdu, dağın bu tarafı aydınlıktı.

Sonra sol dikiz aynasından arkaya bakınca gökkuşağını gördüm. Durduk, inip fotoğraf çektik.

O gökkuşağı benim içimi rahatlatan şey oldu. Bir gökkuşağı, bir de melek biçiminde kanatlı bulutlar gördüğümde içime bir ılıklık yayılır. Korunup gözetildiğimi hissederim. Omuzlarım gevşedi, meğer kendimi çok sıkmışım.

Yurt dışına yerleşmek sevdiklerinden ayrılmak demek…

Tekrar yola koyulup Edirne’ye kadar hiç durmadık. Edirne’de, İstanbul’dan gelen annemlerle buluştuk. Annem, babam, teyzem, dayım bizi uğurlamaya gelmişti. Beraber kahvaltı ettik.

En zoru vedalaşmak…

Bu kısmı uzatmak istemiyorum çünkü; evet, hüzünlüydü. Bir yandan biz mutlu olacağımız için onlar da mutlu bir yandan belli etmemeye çalışsalar da inanılmaz endişeliydiler.
Bize ufak tefek hediyeler verdiler.

Teyzem motorda bizi korusun diye melek figürlü bir anahtarlık (hemen anahtarımıza taktık) ve kaskın içine taktığımız bandanalardan bir çift; dayım “yolda içinizi sıcak tutar” diyerek kolum kadar iki parça cevizli sucuk; annem kendi elleriyle yapıp kapaklı plastik bir kaba koyduğu kızarmış köfte ve patatesler, bir de yer tutmasın ama anne şefkatiyle sizi sıcak tutsun diye birer çift yünlü çorap, babamsa kurdeleyle fiyonk yapılıp bağlanmış, saat kutusuna benzer bir kutu verdi. Açmaya davranınca, akşam otelde açarsın, dedi.

Biraz önce Rusçuk’taki otelimize vardık. Yarın Romanya, öbür gün de kısmetse Ukrayna Lviv’de olacağız. Bulgaristan ve Romanya çok iyi bildiğimiz yerler olduğu için esas keşif, Lviv’de başlayacak.

Yorgunuz, önümüzdeki günlerde de hep uzun süre yolculuk yapacağımız için dinlenmek istiyoruz. Zaten günlerdir ev toplamaktan bitaptık… Ama neyse ki annemin köfteleri var, bu akşam yemeğe çıkmayacağız. Yolda bir benzinlikte durup kahvenin yanında cevizli sucuk kemirerek bu saate kadar idare ettik.

Üzerimizdeki ağır kıyafetlerden kurtulup eşofmanlarımı giydiğim gibi babamın verdiği kutuyu alıp yatağa uzandım. Kurdeleyi çözdüm. Kapağı kaldırdım. İçinden bir notla birlikte mavi bir kredi kartı çıktı. Notta: “Biz annenin maaşıyla idare ederiz, benimkini harcamaktan çekinmeyin” yazıyordu.

Son olarak:

Gerçekleri biraz büktüğüm ama çok da uzaklaşmadığım hikayemi buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Lütfen planlarınızı, hayallerinizi ve eğer taşınmayı başardıysanız deneyimlerinizi, yorumlarda bizimle paylaşmayı unutmayın. “Asla taşınmam” diyenlerdenseniz, neden kalmak istediğinizi yazarsanız çok memnun oluruz çünkü buna ikna edilip kalmak şimdilik çok daha kolay görünüyor. Ama yavaşça kaynayan suda haşlanan kurbağa olmak da istemiyoruz.

— Motorcu dostlar, yurt dışına taşınma amaçlı olmasa da motorla yaptığımız uzun yol anılarımızı ve henüz yapamadığımız gezilere ilişkin hazırladığımız yurt içi / yurt dışı keyifli rotalarımızı şurada paylaşıyoruz. Belki içlerinden gitmek istediğiniz istikametler vardır ve size bir faydası dokunur…

Youtube’da Motosikletle Bulgaristan/Romanya gezimizin görüntülerine ulaşabilirsiniz.

Diğer motosikletle gezi videoları için Seyahat/Tur oynatma listesine bakabilirsiniz.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Yorum yaz | Görüntüle

Başa dön tuşu

Dengeliyorum sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et