Mindfulness Nedir?
Daha önceki yazılarımdan birinde bahsettiğim 30 farklı challenge fikri uygulamamızın 4. gününde, bir mindfulness çalışması yaptık. Öncelikle mindfulness nedir, ne değildir; hiç bilmeyenler için kısaca değinmek istiyorum.
Mindfulness nedir, ne değildir?
Mindfulness, içinde olduğun anı farkındalıkla yaşamak ama bunu yargılamadan deneyimlemek anlamına geliyor. İçinde bulunduğun an derken; bu, fizik dünyada duyumladığın her şey olabileceği gibi, kendi duygu ve düşüncelerini de içerebiliyor.
Mindfulness egzersizleri genellikle; nefesini ya da gördüğün, kokladığın, dokunduğun, tattığın ve duyduğun şeyleri, yargılamadan ve değiştirmeye çalışmadan fark etmek/izlemek ile başlıyor. Sonrasında düşüncelerini ve duygularını da bu şekilde gözlemlemeye başlıyorsun.
Mindfulness tekniği yani yargılamadan gözlemleme becerisi, sana, zihnindekileri ve hissettiklerini düzene sokabilme gücünü getiriyor. Bu kazanımla, bir sonraki evrede zihnini meşgul eden gereksiz düşünceleri eleyebiliyorsun. Seni yıpratan duygulara belli bir süre tanıyıp sonrasında bunları daha kolay aşabiliyorsun. Deneyimin ne olursa olsun, esas önemli olanın, senin onu nasıl sınıflandırdığın, yani “senin bakış açın” olduğunu öğrenebiliyor ve olaylara daha pozitif yaklaşabiliyorsun. Anksiyete, panik atak, Kassandra sendromu gibi sorunların varsa, mindfulness elindeki en sihirli değnek olabilir.
Mindfulness nedir kadar mindfulness ne değildir kısmı da önemli tabii. Çünkü “yargılamama” temelli bu kavram, maalesef bolca yargılanabiliyor. Mindfulness kesinlikle bir din, ritüel ya da olumlama tekniği falan değil, spiritüel bir tarafı yok. Hiç bir şey düşünmeme pratiği değil, bilakis, mindfulness olabilmek için, düşüncelerini izlemen öğütleniyor. Mindfulness, meditasyon gibi rahatlamak için uygulanan bir teknik de değil ama rahatlatıcı bir yanı olduğu kesin ve öğrenilip kolayca uygulanabilir hale geldiğinde, meditasyon haline girmeyi kolaylaştıran bir etkisi var. Yani düşüncelerini veya duygularını durdurma tekniği değil ama -biraz önce de dediğim gibi- “tarafsız biçimde izleme”ye alıştığında, onları “yönetebilir” hale de geliyorsun.
Mindfulness başlangıç egzersizi
Biz üç kadın, 30 günlük challenge serimizde bir mindfulness egzersizine de yer vermek istedik. Bunun için bütün bir gün boyunca 5 duyumuzla deneyimlediğimiz her şeye dikkat ettik ve gün sonunda o gün deneyimlediğimiz tat, koku, ses, doku ve görüntüler arasından en yoğun ve keyifle duyumladıklarımızı paylaştık. Bakalım, kimler neler deneyimlemiş?
nilgunarpat: (65+)
1-Görme: Evdeki “tilki kuyruğu” bitkimin dün yeni çıkan iki dalının 24 saatte ne kadar büyüdüğünü gördüm. Aferin sana tilki kuyruğu…
2-Tat: Önce bir kasede üzüm fotoğrafı çekecektim ve yiyecektim, sonra, kendime bir güzellik yapıp vitamin içerken değişik olsun dedim, fotoğrafladım. Biraz reklam gibi oldu ama…
3-4- Koku ve dokunma: sevdiğim için ve doğal koku olsun diye defne yaprağı kopardım mutfak balkonundan. Hem dokundum o güzelliğe, hem de anında mis kokusunu aldım.
5- İşitme: Bir müzik videosu izleyip fotoğraflamak yerine challenge için emek vereyim biraz dedim, size melodikayla bir kaç nota seslendirmeye çalıştım. Yıllar sonra benim kadar eski melodikayla ilk defa Eric Satie’den Gnossienne No.1 çalıp ses kaydı aldım. Elbette bir Fazıl Say değilim. Üstelik arada tuş ve nefes sesleri geliyor. Ayrıca görüntülü çekmeyi de beceremedim. Daha iyi bir kayıt için bir sesçiye ve ışıkçıya ihtiyacım var (!) 🙂 Bütün bunlar ve de kulaklarımızı tırmaladığım için affola…
atiyedurak: (60+)
ben biraz çakallık yapıp mutfakta yemek yaparken tamamladım ama idare edin artık ;).
1- Dokunma görevim, taze cevize olan sevgimle, onları yıkayarak başladı. O sert kabuğunun içindeki tadı kim ne zaman keşfetti acaba?
2- Görme duyum; domates, patates, havuç, bezelye gibi sebzelerin renk uyumunu bir yemekte buluşturabilmeme şükretmemi sağladı.
3- Koku almada ayrılmaz ikilimi es geçemezdim (sirke+sarımsak) tüm sinüs kanallarım açıldı.
4- Tat duyumu patlıcan kızartması ve bir önceki maddedeki ayrılmaz ikiliyle! hallettim.
5- Duymaya gelince; buyurun: Kedimin bize geldiği ilk haftasında kucağımda mırıldadığı video. Hepinizin kedi mırıltısı mutluluğunu tatmanızı dilerim.
plantdiary17: (40+)
1- Bugün kokladığım en keskin şey, Kaz Dağları / Yeşilyurt Köyünden aldığımız mor kekik* demetiydi, ufalayıp kullanıma açtım.
2- Bugün gördüğüm en parlak renk (ki ben doğal bir renk olmasını istedim), yapraklarını kumrular kemirip dursa da açmaktan hiç vazgeçmeyen balkondaki sukulentimin çiçeklerinin pembesiydi.
3- Bugün tattığım en tatlı ve acı şey, boğazım yandığı için yuttuğum 2 kaşık dolusu toz zencefilli baldı.
4- Bugün dokunmaktan en çok hoşlandığım şey, serinleyen havalar dolayısıyla dolaptan çıkan mevsimliklerin daha giymeden insanın içini ısıtan yumuşak, tüylü yapısıydı.
5- Bugün duyduğum en güzel müzik, evde uykunun hakim olduğu bu sıkıcı günde biraz nefes almak için açtığım Bach’ın 3 numaralı orkestra süitinden düzenleme Air on G String’ti… (ama beni en mutlu eden ses, nilgunarpat‘ın melodikasını eline almış ve o yorgun parmaklarını tuşlarda gezdirmiş, nefesini müziğe dönüştürmüş olmasıydı. Parmaklarından, ciğerlerinden güç kuvvet eksik olmasın iki gözümün çiçeği…)